50. Yılında Tutunamayanlar

Must read

Modern Türk edebiyatının en önemli eserlerinden, dönemeç noktalarından biri kabul edilen Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar romanı, yazılışının 50. yılında farklı yönleriyle değerlendirildi.

Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nün online olarak düzenlediği “50. Yılında Tutunamayanlar” paneli video görüşme uygulaması üzerinden ve eş zamanlı olarak üniversitenin Youtube hesabından yayınlandı. Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden Dr. Öğr. Üyesi Mesut Koçak’ın moderatörlüğünde gerçekleşen online panelin açılış konuşmasını yapan Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. M. Fatih Andı.

 

s-fa7a656c26621371aae27e89f65ab7a047676c0cÇAĞININ ÖTESİNDE BİR KİTAP

1971 ve 72’de iki cilt halinde çıkan Tutunamayanlar’ın tek cilt olarak basılırsa okur sayısının düşeceği endişesiyle daha yolun başında engellerle karşılaştığını, bu bağlamda Saatleri Ayarlama Enstitüsü ile aralarında bir ilgi olduğunu kaydeden Andı, “Saatleri Ayarlama Enstitüsü, 1954-55 yıllarında Akşam gazetesinde tefrika ediliyor. Hemen kitaplaşma imkânı bulamıyor, 1961’de kitaplaşıyor. Okuyucu bulamadığı için üzerinden neredeyse 20 yıl geçene kadar bir daha basılmıyor. Dergâh Yayınları 1980’lerin başında basıyor. Benzer bir tablo Tutunamayanlar için de geçerli. İlk baskısından sonra ikinci baskısına kadar 10 yıl geçiyor. Değeri sonradan anlaşılan önemli romanlarımızdan biri haline geliyor. Yazıldığı dönemin okur veyahut edebiyat ortamının ilgi, beklenti ve düzeyinin epeyce üzerinde. Dolayısıyla kendi çağından çok ötelere sesleniyor” yorumunu yaptı.

İki roman arasındaki ilgiyi “kader arkadaşlığı” olarak tanımlayan Andı başka yakınlıklara da temas ederek, Tutunamayanlar’daki Selim Işık karakteri gibi, Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nün Hayri İrdal’ının da kendi çağının tutunamayanı olduğunu ve romanın sonuna kadar bunun sancılarını çektiğini söyledi.

Oğuz Atay’ın bu tutunamama halini daha güncele taşıdığına dikkati çeken Andı, “Tutunamayanlar, Yusuf Atılgan’ın Anayurt Oteli’yle birlikte bizim modernist romanımızı başlatan eserdir. Olay örgüsü, gözettiği amaçlar, kurgu mantığı, hedefler, yüklendiği mesaj, anlatım tekniği gibi açılardan kendisine gelene kadar ki roman akışımızı ters yüz ediyor. Tutunamayanlar’a kadar romanımızın kurgusu ne kadar girift olursa olsun üzerinde yürüdüğü entrika düzdür. İlk defa Oğuz Atay bu yapıyı kırıyor, kurguyu parçalıyor” dedi.

AKRABA ROMANLAR SOLGUN ATEŞ VE TUTUNAMAYANLAR

Panelde konuşmacı olan Doç. Dr. Turgay Anar ise Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar’da Vladimir Nabokov’un 1962 tarihli Solgun Ateş romanından biçimsel olarak etkilendiğini belirterek iki roman arasındaki benzerlikleri anlattı.

İki eserde de şiir formunda metinler yer aldığını, Tutunamayanlar’da şiir şeklinde yazılmış şarkı bölümünde Solgun Ateş’in şiir kısmına gönderme olduğunu söyleyen Anar, “Solgun Ateş’te çıkmazlar, kelime oyunları, atıflar, karmakarışık bir yapı vardır. Tutunamayanlar’daki gibi kendi kendine sayıklayan, farkı boyutlara atıflar yapan, zaman zaman ironik çıkmazlara doğru sürüklenen bir metin görürüz. Özellikle ikinci bölümü, yani şiir bölümü, romanın çok uzun bir hacmini işgal eder. Tutunamayanlar’da da bu şiir bölümü şarkı formuyla karşımıza çıkar. Ayrıca ikisinde de otobiyografik unsurlar çok bariz şekilde bulunur” dedi.

Oğuz Atay’ın bu biçimsel bağlantıyı bilinçli bir şekilde, kendinden önceki bir esere saygı duruşu niteliğinde kurduğuna işaret eden Anar, iki romanı birbirine “akraba” olarak gördüğünü söyledi.

“TUTUNAMAYANLAR İNŞA EDİLEN BİR ROMAN”

Konuşmasına Tutunamayanlar’ın tartıştığı mesele itibarıyla orijinal olmasa da yapısı ve yazıldığı dönem nedeniyle bir eşikte durduğunu dile getirerek başlayan Dr. Öğr. Üyesi Mesut Koçak, romanın ulus devletleşme ve buna bağlı olarak bir milli kimlik inşası ve kültür problemine ciddi tenkitlerde bulunduğuna temas etti. Yazıldığı dönem bakımından bu tenkitleri açık bir şekilde, büyük bir ironiyle yapabilme cesareti göstermesinin romanı türleri arasında ayrı bir yerde konumlandırdığını ifade eden Koçak, romanın en önemli tarafını ise ontolojik ve kozmolojik boşluklara sahip olması olarak açıkladı.

Koçak, bilinç kaybı ve kök bulamama, bilinmez bir yere gitme durumunun ontolojik boşluk, zamansal ve mekânsal kopuklukların da kozmolojik boşluk doğurduğunu söyleyerek şunları kaydetti:

“Yazar 1950’lerden şaman dönemine gidiyor ve orayla bağ kuruyor. Kozmolojik bir bütünlük yok. Aslında yazar romanı yazmıyor, kuruyor. Tutunamayanlar romanı baştan sona bilinçli bir şekilde inşa edilmiş bir roman olarak karşımıza çıkıyor. Kimi eleştirmenler bunun ulusal alegori olduğunu söylüyor. Ben böyle düşünmüyorum. Buna belki bir uluslaşma alegorisi diyebiliriz. Bu şekilde alırsak, sadece Türk uluslaşmasının ironisini yapmıyor, daha geniş bir çerçevede uluslaşmanın ironisi okuyucuya sunuyor. Böylece yerelden evrensele açılan bir romanla karşı karşıya geliyoruz. Bir ayağı modernist bir ayağı postmodern romana açılan, Türk romancısını da yeni bir mecraya yönlendiren bir roman.”

 

 

 

AmerikadaBugun.com

Asil Burak Yürük

 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

amerikadasirket.com

Son Yazılar