Uzun zamandır yazamadım. Affola. Sevgili Ömürden Sezgin geçen bir paylaşım yaptı. Soru aynen şuydu: “ Who led the digital transformation of your company?” El cevap: COVID-19. Epey güldüm. Biz de şu aralar bu işlerle meşgulüz. Talihsiz bir olayla da karşılaştık. Onu bilahare anlatırım.
Bugün biraz Türkiye’deki girişimcilik sosyetesinden bahsedeceğim. Bazı gözlemlerim ve tavsiyelerim olacak. Öncelikle üçlü saç ayağından bahsedeyim. İş hayatında başarı için azim ve girişkenlik, atılım gücü ve alanın deneyimli isimlerinden tavsiyeler almak üçlü saç ayaklarını oluşturur. Burada azim ve girişkenlik şahsiyetle, atılım gücü maddi yeterlilikle, deneyimli isimlerden tavsiye almak ise networking gücü ile eşleştirilebilir. Öte yandan girişkenlik ve maddi güç öz yetenek ve imkanlarla alakalı olsa da sosyal ağ olarak dilimize kazandırabileceğimiz “networking” kolayca elde edilemez. Emek ve zaman ister. Girişimcilik dünyasıyla haşır neşir olmuş ve bir girişimin başından profesyonel bir şirkete dönüşmesine şahitlik etmiş biri olarak, üstelik hali hazırda o şirketin yöneticisi olarak networkingin ne kadar önemli olduğuna yıllardır hep şahitlik ederim.
Gel gelelim girişimciliğe. Eskilerin deyimiyle müteşebbislik, şimdinin tabiriyle girişimciliğin temel taşları var. Anneannemin deyimiyle öyle “salgaraya” girişimci olunmaz. Evvela iş fikrin sağlam olacak, onu bilimsel yöntemle bir sağlamlık testinden geçireceksin. Yani eleştireceksin. Türlü testlere sokacaksın. Sorman gereken ilk soru bu işten para kazanıp kazanamayacağın. Sosyal fayda olsun diye girişimci olunmaz. Sosyal girişimcilik farklıdır. Onu bizim memlekette en iyi İbrahim Betil bilir, bir de Suat Özçağdaş. Ben de ödüllü bir sosyal girişimci olarak az çok anlarım. Eğer ürünün yada sağlayacağın hizmetinle para kazanamayacaksan o işe hiç girişmeyeceksin. Yani fikir tek başına değerli değildir. Bir işe başlayıp onda başarılı olmak için anlamlı çözümler üretmek gerekecek, iş dünyasında uygulama her şeydir. Networking ve ürün-hizmet kalitesinin yanında, belki de bunlardan evvel bahsedilmesi gereken şey girişimciliğin “profesyonel iş hayatına kendi işiyle girme eylemi” de olduğunu unutmamaktır. Bazı projeler görüyorum. Yarışma yarışma gezip ödül topluyorlar. Ne yatırım alacak kadar güçlüler ne de hakikaten işi büyütme niyetindeler. Girişimcilik oynuyorlar yani. İş dünyasında başarılı olmak piyasadaki küçük ipuçlarını, püf noktaları, açıklıkları bulmaktan daha fazlası. Başarılı olmak zihniyetiniz, psikolojiniz ve kararlılığınızla ilgili. Ürününüz yada hizmetiniz hazır olmadan işinizi başlatın lütfen. Ürününüz veya servisiniz kusursuz olana kadar beklerseniz bir başkası çoktan müşterilerinize yardım edip problemlerini çözmek için harekete geçmiş olabilir. Fikrinizi hızlı bir şekilde hayata geçirip, küçük bir müşteri kitlesine hitap edin ve zamanla ürününüzü yada hizmetinizi onlar için mükemmel hale getirin. Diğer taraftan zamanınızı nasıl yöneteceğinizi ve hangi fırsatları takip edeceğinize karar vermek, bir işe başlarken başarınızı büyük ölçüde etkiler. Bir diğer tavsiyem ise bir işe başladığınızda para harcamaktan çekinmeyin. İşi tetikleyecek kadar paranız yoksa girişimcilik merkezlerinden destek alın yahut o işe hiç girişmeyin. Biraz para biriktirmeye bakın. Öte yandan, müşterilerinize değer sağlayan yalın bir çözüm oluşturun. Bu süreçte müşteri sizin her şeyinizdir. Müşteriler ve endüstrinizdeki diğer insanlarla anlamlı ilişkiler kurmayı asla bırakmayın. Rakipleri potansiyel ortaklar olarak görün. Küçük hedefler ve kilometre taşları belirleyin. Onları aştıkça güçleneceksiniz. Son tavsiyem ise yazılım ve sosyal medya – reklam kanadınızı güçlü tutun. Bunlar olmazsa olmazlarınızdır.
Sağlıklı haftalar Türkiye’m!
Yazarın izni olmadan kopyalanamaz, çoğaltılamaz ve kullanılamaz.