• Dolar Alış 32.5815TL
  • Dolar Satış 32.4515TL
  • Euro Alış 34.8231TL
  • Euro Satış 34.6841TL

Amerika’da Eğitim: Akademik Açıdan Bir Değerlendirme

————————————————————————-

” Amerika”

Rüyalar ülkesi,maceralar diyarı.

Dünyanın medeniyete açılan kapısı, refaha çıkan merdiveni.

Bilimin ana vatanı,ekonominin kalbi.

————————————————————————-

 

 

İşte yüzlercesini sıralayabileceğimiz tüm bu süslü tanımlar Amerika’yı bir eğitim merkezine çeviren ve onu dünyanın dört bir yanından gelen öğrenciler için bu kadar çekici kılan.Bu yüzden, ” Amerika’da eğitim” hangi dilde söylenirse söylensin, pek çok öğrenci için sihirli bir kelime grubu.

Bu fırsatı yakalayabilmek ve ” rüyalar ülkesine” adım atabilmek pek çoğumuzun hayali, hedefi.

Bu noktada sorulması gereken soru ise, bu izlenimin ne kadarının doğru olduğu… ” Amerika’da eğitim ” aslında tam olarak ne ve hayallerimizin ne kadarı gerçekle örtüşüyor?

Bir sene önce, Türkiye’de sıradan bir üniversite öğrencisiyken,okulumun bana olanak tanıdığı Amerika ile olan öğrenci değişimi programına başvurmadan önce benimde kafamda bu sorular uçuşuyordu. Şimdi, Amerika’da geçen bir eğitim döneminin ve altı ayın ardından, diyorum ki iyi ki ilk tercih olarak yazmışım Amerika’yı o başvuru formuna ve iyi ki böyle bir şansa nail olmuşum.

Yurt dışında eğitim görmenin başlı başına hayat değiştiren bir deneyim olmasının yanı sıra, bunu Amerika’da deneyimlemenin bir öğrencinin gerek kişisel gerekse akademik olarak gelişimi üzerindeki etkisi çok büyük. Bu açıdan, bir öğrenci için Amerika’da eğitim almanın anlamını hem kişisel gelişim hemde akademik alanda gelişim açısından incelenmesi gerekir.

 

Akademik Yönden Amerika’da Eğitim

İlk olarak, akademik açıdan ele aldığımızda, Amerika’daki eğitim sistemini tanımlamanın çok zor olduğunu belirtmek isterim; çünkü, tabiri caizse, Amerika tam anlamıyla bir üniversiteler cenneti. Ülkenin en küçük kasabasından, en büyük şehrine kadar her yerinde yüzlerce üniversite mevcut. Gerek Amerika’daki eyalet sisteminden kaynaklanan politika çeşitliliği, gerekse eğitim kurumlarına tanınan özerklik ve kurumların sayıca fazlalığı, Amerika’nın eğitim sistemini genel tanımlar altında betimlemeyi imkansız kılıyor. Yine de, üniversiteden üniversiteye pek çok açıdan farklılık gösterse de, Amerika’daki eğitim sisteminin genel yapısını bir kaç belirgin özellik altında birleştirebilmek mümkün.

Eğer Amerika’da 4 senelik temel üniversite eğitimi almayı düşünüyorsanız, ilk olarak bilmeniz gereken Amerika’daki pek çok üniversite müfredatının akademik bilgiden çok pratik bilgiye ağırlık verdiğidir. Türkiye’deki üniversite eğitiminin genel olarak akademik bilgiye dayalı olduğu düşünüldüğünde, Amerika’nın pratik bilgiye olan bu eğilimi hem avantaj hemde dezavantaj olarak görülebilir. Dezavantajlı olan kısmı, Amerika’da eğitim alıyorsanız, Türkiye’nin de kabul ettiği Avrupa eğitim standartlarına kıyasla, aldığınız eğitimin sizden sahip olmanız beklenen akademik bilgi birikimini karşılamayacak olmasıdır. Avantajlı olan kısım ise pratik bilgiye yoğunlaşan bir eğitim ile, akademik bilgiye dayalı bir eğitime oranla, iş hayatınızın temelini oluşturacak günlük aktiviteler hakkında çok daha fazla şey öğrenebilmenizdir. Dolayısıyla, Amerikan eğitim sisteminin içerdiği negatif ve pozitif etkiler, hedeflediğiniz kariyere ve bu kariyerin gerektirdiği bilgi birikimine göre değişkenlik gösterebilir.

Yine de, Amerika’daki bütün üniversitelerin “sadece” pratik bilgiye odaklandığını söylemek doğru olmaz. Eğitim kurumları ve müfredatlar oldukça çeşitli olduğu için Amerika’da her türden eğitim yaklaşımına rastlamak mümkündür. Özellikle Harvard, Yale, Columbia ve Princeton gibi dünya sıralamasında öncü olan üniversitelerin müfredatlarında akademik bilgi ve pratik bilgi arasındaki dengeyi mükemmel bir şekilde kurduğu gerçeği yadsınamaz. Bu açıdan,Amerika’da eğitim almak istiyorsanız, gideceğiniz üniversiteyi seçerken eğitim anlayışını dikkatle incelemenizde ve kariyer hedeflerinize uygun bir müfredat sistemi seçmenizde fayda var.

İkinci olarak, Amerika’daki eğitim sisteminin Türkiye’deki gibi sadece tek bir ana dala odaklanmadığını bilmeniz gerekir.Bu eğitim sisteminde öğrenciler, üniversiteye kabul aldıktan sonra, ilerlemek istediği alanı seçtikleri derslerle göre kendileri belirleyebiliyorlar. Dolayısıyla, Amerikan eğitim sisteminde öğrenciler, 4 senelik eğitim hayatları içerisinde istedikleri ana dala yönelebiliyor ya da ana dal seçimlerini rahatlıkla değiştirebiliyor. Bu açıdan, Amerikan eğitim sisteminin öğrenciye ana dal seçimi ve hedeflediği alanda yoğunlaşma yönünden daha çok olanaklı ve daha özgür bir seçim ortamı sunduğunu söyleyebiliriz.

 

Amerika’daki eğitim sisteminin diğer bir genel özelliği ise üniversite eğitiminin paralı olmasıdır.

Amerika’da vakıf üniversiteleri ve özel üniversitelerin yanı sıra, devlet üniversiteleri de dönemlik olarak belirlenen ödemelere tabidir. Fiyat skalası ise üniversitenin konumundan,dünya çapındaki akademik ününe ve öğrencilerine sağladığı olanaklara göre çeşitlilik gösterir. Örneğin, küçük şehirlerdeki ya da kasaba yakınlarındaki kampüs üniversiteleri daha düşük fiyatlı ödemeler talep ederken, büyük şehirlerde ya da New York, Chicago, Boston, Los Angeles gibi metropollerde bulunan üniversite ücretleri oldukça yüksektir.

Diğer bir yandan, eğitimin paralı olmasının akademik hayat üzerinde büyük etkisi vardır. Öğrenciler üniversiteye yüklü miktarda ödemeler yaptığı için, kurumsal açıdan üniversitenin müşterisi konumunda olurlar. Dolayısıyla, üniversitenin hem fiziki koşulları hem de kurumsal olanakları üzerinde büyük söz sahibidirler. Bu açıdan, Amerikan eğitim sisteminde pek çok şeyin öğrencilerin talepleri doğrultusunda düzenlendiğini söyleyebiliriz.

Amerika’da eğitim sisteminin ücretli olmasının bir diğer önemli etkisi ise akademisyen ve öğrenci ilişkileri üzerindedir. Kendi gözlemlerime dayanarak, akademisyen ve öğrenci arasındaki ilişkinin Türkiye’ye kıyasla çok daha aktif ve verimli olduğunu söyleyebilirim. Bunun sebebi, Amerika’da sistemin tamamen öğrenciye göre düzenlenmesi ve akademisyenin kariyerinin geleceğini öğrencinin belirlemesidir. Üniversite yönetimleri öğrencileri ayrıca müşterileri olarak kabul ettikleri için, öğrencilerin derslerden aldığı verim oldukça önemli ve dolayısıyla akademisyenler üzerinde oldukça sıkı bir eğitim denetlemesi var.  Haliyle, akademisyenler kariyerlerinin devamı için kendilerini öğrencilerin ihtiyaçlarına göre sürekli geliştirmek ve öğrencilerin taleplerini karşılamak mecburiyetindeler. Türkiye’de ise sadece bazı özel üniversitelerde görebileceğimiz öğretmenin öğrenci için var olduğu bu eğitim anlayışı Amerika’daki pek çok üniversitede oldukça yaygın.

Sonuç olarak, Amerikan eğitim sisteminin genel özelliklerini bu şekilde sıralayabilir ve Türkiye’deki eğitim sistemi ile gerek anlayış gerekse yapısal açıdan pek çok farklılık gösterdiğini söyleyebiliriz. İçerisinde farklı müfredat yaklaşımları barındırması, aktif akademisyen- öğrenci ilişkisi, olanak ve kaynak açısından gelişmişlik göze alındığında Amerika’da eğitim görmek akademik açıdan avantajlı sayılabileceği gibi, bu avantajların kişinin ekonomik olanakları,kariyer hedefleri ve üniversite eğitiminden beklentileri açısından değişkenlik gösterebileceğini unutmamak gerekir.

 

Dilek İçten

SOSYAL MEDYADA TAKİP EDİN